Rejeneratif (Yenileyici) Bağcılık

Kemal ÇELİK
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

Yenileyici tarım (Rejeneratif Tarım) kavramı, giderek bozulan tarım alanları için son yıllarda bilimin üzerinde yoğunlaştığı, su ve diğer girdilerin kullanımını azaltan, arazi bozulmasını ve ormansızlaşmayı önleyen geleneksel tarımın bir evrimidir. Tarımı daha verimli ve kârlı hale getirirken toprağı, biyolojik çeşitliliği, iklim direncini, su kaynaklarını korur ve iyileştirir. Yenileyici tarım kapsamında rejeneratif bağcılık (yenileyici bağcılık) da, bağ kültürü giderek zayıflayan Anadolu’da son zamanlarda üzerinde çalışılan ve kent yaşamından kurtulmaya çalışanların yaşam kurgularını süsleyen, gerçekleştirilmesi olası bir düş! Atmosferik karbonun (C) tutulması, iklim değişikliğinin ve küresel ısınmanın etkilerinin azaltılmasına yardımcı olmanın yanı sıra, doğal çevreyi iyileştirmeye katkılar sağlama felsefesiyle yola çıkan bu bağcılık yönteminde amaç, toprağa ve yerel ekosistemlere zarar veren, kimyasal temelli mono kültürel tarımdan uzaklaşmaktır. Asmanın atmosferden CO2 emme ve onu toprakta depolama yeteneğini en üst düzeye çıkaran, toprağa fayda sağlayan ve biyolojik çeşitliliği destekleyen karbon döngüsüne dayalı tek bağ modeli olan yenileyici bağcılığın yakın gelecekte daha fazla önem kazanacağını göreceğiz. Özellikle örtü bitkileri, tavuk ve koyunların asmalar arasında gezinmesi ve otlatılması gibi çeşitli tekniklerle, topraktaki karbonun karantinaya alınmasına büyük önem veren bu yöntem, biyolojik çeşitliliğin artırılmasına ve bağ toprağının sağlığının daha varsıl hale getirilmesine vurgu yapıyor. Aynı zamanda, çoklu ürün yetiştirmeyi ve çevredeki ormanların gelişimini teşvik ederek, sulama ve toprak işleme olmadan asma, bodur meyve ve sebze yetiştirilmesini de sağlıyor. Ayrıca görsel güzelliği de cabası! Hayal edin !

Bütünsel bir bağ yöntemi açısından yenileyici yaklaşım, bitki ve toprak yaşamının eşitliliği yoluyla kaynak tabanının durumunu sürekli ve spesifik olarak iyileştirmeyi hedefler. Bu yaklaşım, organik maddeyi ve su tutma kapasitesini artırırken, aynı zamanda toprak sağlığını da iyileştirir. Tarım dışı girdi maliyetlerini en aza indirgemeyi amaçlayan tek yaklaşım olan bu yöntemin bağ toprağının sağlığını objektif olarak ölçmenin en güncel yolu olduğunu da söyleyebiliriz. Şarap uzmanları ve bilim insanları yenileyici bağcılığın özde bir odaklanma olgusu olduğuna, onlarca yıldır uygulanan biyodinamik ve permakültür ilkeleriyle karşılaştırıldığında tam bir tarımsal ekosistem olduğuna inanıyorlar. Rejeneratif bağcılık yalnızca üzüme odaklanan doğal bir yaklaşım değil, toprağın sağlığı ve bereketiyle de yakından bağdaşan, nitelikli üzüm üretiminin en yeşil yoludur da. İklim değişikliği ve gezegenin sağlığı için de önemli olan yenileyici bağcılık, doğal bağcılık işlevlerindeki tanımı gereği aynı zamanda akademik bilgi ve geleneklerden yoksun olabilen bazı sorunları da ele alarak bağcılığa da katkılar sağlayacaktır. Nesnel standartların önemi ortaya çıkacak, toprak sağlığı, bağcılık uygulamalarının merkezi bileşeni haline gelecektir. Bu bağlamda, yakın gelecekte yenileyici bağcılık için sağlam, analiz edilebilir, üzerine inşa edilebilecek ve ölçütler oluşturulabilecek bir bütünlük söz konusu olacaktır.

Halihazırda bağlarda kullanılan pestisit ve herbisit kullanımının azaltılması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Tarımsal üretimde kullanılan bazı pestisitlerin kanserojen olduğu ve sinir sistemini etkilediği göz inüne alınarak, özellikle bütünsel bir perspektiften bakıldığında, topraktaki karbon tutulmasına yapılan özel vurgu, rejeneratif bağcılığı biyodinamik ve organik tarımdan teknik olarak ayırmaktadır. Bu, azotu sabitleyen bitkilerin örtü bitkileri ve/veya yardımcı bitkiler olarak kullanılması anlamına gelir. Tavuk veya koyun gibi hayvanların eklenmesi, toprağın zenginleştirilmesi için gerekli olan gübreyi, aynı zamanda temel bakterileri de içeren organik bir gübreyi üretir. Toprak işlemesiz veya az işlemeli uygulamalar aynı zamanda toprak kalitesinin korunmasına da yardımcı olur. Üzüm asmalarının yanındaki diğer bitkileri sürmek ve çıkarmak bu sistemde tabudur; sentetik gübre gibi kimyasal girdilerin uzun vadede toprağı zenginleştirmede veya harika şaraplar üretmek için olumlu niteliklerini korumada hiçbir etkisi yoktur. Biyodinamik ve permakültür uygulamaları on yılı aşkın bir süre önce toprak sağlığına dayalı bütünsel bir bakış açısı ortaya koyarken, toprağın bir plasenta veya matris olduğu ve desteklediği yaşamdan daha büyük bir canlı organizma olarak, içerisinde birçok yaşam formunun ortaya çıkmasına neden olduğunu da ifade ediyordu. Artık toprağın kendisi ölüyor ve bu tamamen anlamsız bir ölüm! Bu nedenle, toprakta yenileyici bağcılık, karbon tutumu ve her şeyi kapsayan yeni bir bakış açısına sahip olmamız, bu bağlamda sertifikasyon programları da dahil olmak üzere bağcılıkta objektif standartların uygulanmasına kapı aralamamız gerek. Bu noktadan hareketle İda Bağları projesi kapsamında, Kazdağları bağcılık kültürünün de güncel ve bilimsel verilerle yenileyici bağcılık kapsamında yeniden şekilleneceği, yöntemin bölgenin bağcılık birikimine ve sosyo-ekonomisine çeşitli katkılar sağlayacağını şimdiden söyleyebiliriz.